Kalimera Thessaloniki..
Yurtdışı seyahat planlarını yapıyorum, biletleri alıyorum
ama vizem yok…
Klasik “Hadi bi Yunan yapalım” dedim. Vize başvuru
evraklarını iki saatte hazırladım. Arkadaşıma da formu doldurttum, randevuyu
aldırdım sabah buluşup kahvaltı yaptık ardından direkt başvuru merkezine..
Sıramız geldi evraklarımızı teslim ettik. Teslim
kağıtlarımız ile yıllardır birlikte gitmek istediğimiz Selanik için artık sadece
vizelerimizi bekliyoruz..
4 gün sonra vizeler çıkmıştı. 1 yıllık Avrupa vatandaşıyım
diye geziyorum gülerek. 17 Mayıs Cuma gece çıkar Pazar günü döneriz dedik öyle
de yaptık..
Gece 02:00 gibi yola çıktık. Tekirdağ çıkışında bir kahve
içiyoruz. Sonrasında klasik mola noktam Ünal Peynircilik’te tost yemeliyiz dedim.
Karnımızı doyurup sınır kapısına kadar devam ettik. Sabaha karşı olduğu için sadece
tırlar vardı. Hızlıca sigortayı yaptırıp işlemleri tamamlıyoruz ve zaman
kaybetmeden Yunanistan’a geçiyoruz..
Yol boyunca hiç susmadık desem yeri var. Konuşacak ne çok
şey buluyoruz dedik.. Aynı şeyi düşündüğünüz, aynı dili konuştuğunuz
dostlarınız olsun hep yanınızda.. Sırtınız yere gelmez..!
Kalimera dedik şehre girince.. İkimiz içinde yeri apayrı
Selanik’in.. Booking’ten rezerve ettiğimiz evimize gidiyoruz direkt.. Otopark
yok ama kapının önü boş :) (Park yeri konusunda çok ama çok şanslıyımdır) Ev sahibimiz çok şeker. “Bir
daha gelirseniz bana yazın internetten rezervasyon yapmayın” dedi anahtarları
verdi gitti.
Ev, Aristoteles meydanına yürüme mesafesinde. Eşyaları
bırakıp kendimizi sokağa atıyoruz. Kahvaltı seçimimizi Terkenlis’ten yana
kullanıyoruz. Enfes sandviçleri ve paskalya çöreklerinden alalım diyoruz ama
seçemiyoruz. Her biri şahane..
Sahil boyunca yürüdük.. Meşhur The Zongolopoulos Umbrellas’ta
fotoğraf çekmeden dönmeyeceğim elbette..
Denize karşı Yunanistan’ın meşhur kahve dükkanı Mikel’de mola verip buz gibi frappelerimizi yudumluyoruz.. Yol yormuş.. Oturunca anlıyoruz :)
Kaç saat oturup konuştuk, frappelerden sonra kaç fincan
kahve içtik bilmiyorum.. Umurumuzda da değil zaten.. “İyi ki gelmişiz” diyoruz..
Yıllar sonra bile olsa şu seyahati
gerçekleştirdik..
Akşam yemeği için rest. rezervasyonunu yapmıştım gelmeden
ama yiyecek yerimiz yok ne yapalım kalamar, ahtapot, salata ile hafif yeriz
dedik.. Şehrin en iyisi bence 7 Thalasses..! Her bir tabak ayrı lezzet. Ve kesinlikle
tok değil aç gidin..
Ertesi gün kahvaltıdan sonra dolaşırken Flying Tiger
mağazasını görüyorum :) çok çeşitle kalmayıp inanılmaz güzel ve eğitici parçalar var çocuklar için.. Memory
Card eğitici ürünleri bir harika.. Hemen Derin için daha önce almadığım 3-4
parça aldım.
Bu arada yine dolaşırken American Eagle mağazasını gördüm
inanamadım… İstediğim renk sweat olsaydı orayı da pas geçmezdim :)
Dönüş yoluna geçmeden manevi abim Murat’ın arkadaşının
restaurantına gidiyoruz.. Bana ne söylediyse sipariş verdim. Mücver söyle
mutlaka dedi.. “Yine çok övdü acaba nasıl bir şey gelecek?” dedim içimden.. (Damak zevkine hep güvenmişimdir..)
Her bir meze muh-te-şem, ara sıcaklar şa-ha-ne…
İsmi “Το νησί Ουζερί Ψαροταβέρνα” nasıl bulursunuz derseniz şöyle tarif edebilirim;
Restaurant Tsimiski caddesinde.. Astoria Otel’e sırtınızı dönüp 100-150mt
yürüdükten sonra köşede sağda kalan küçük bir restaurant. Mücver olmasa olmazınız
olsun, kalamar ve ahtapot için zaten söylenecek kelime bulamıyorum.. Anlatamam
yemeniz lazım diyor konuyu kapatıyorum.. (Aaaa unutmadan kredi kartı kabul edilmiyor sadece nakit ödeme yapılıyor..)
Öğle yemeği sonrasında yola çıkıp Kavala’ya geçiyoruz.. Kahve ve
kurabiye molası kısacık bir şehir merkezi turunun ardından Alexandroupoli’ye
varıyoruz. Burası benim en sevdiğim yerlerden biri. Yapılacak çok şey yok belki
ama her geldiğimde sanki burada yaşıyormuş hissi uyanıyor bende. Yine kısacık
bir şehir turu yapıp kahve siparişlerimizi veriyoruz..
Ben eve alacağım kahve çekirdeklerimi seçerken siparişlerimiz
hazırlanmıştı bile.. Eve dönüş yoluna geçmeden hemen çaprazında yer alan
Salgamis’tan çikolata dolgulu dilimli paskalya çöreklerinden 4-5 tane, bir
tanede bitter çikolata kaplı bütün paskalya çöreği alıp Alexandroupoli’den
ayrılıyoruz..
Sınır kapısına geldiğimizde Yunan tarafında kısa bir kuyruk vardı
hızlıca işlemlerimizi tamamlayıp freeshop alışverişlerimizi yapıyoruz.. Biraz
fazla alkol almış olduğumuz doğru :)
Türkiye gümrük ekibinden “ama limit üzerinde almışsınız” dediklerinde
en sevimli halimle “aaaa öyle miii? 2’şer litre değil mi limit? Eee bi daha ki
sefere almayız memur beyciğim” dedim.. Limiti yüksek alkollü içeceklerde 1 lt.
olduğunu tekrarladı.. Peki dedik geçtik..
Yol boyu yine susmadık.. Gülmekten ağladık bile.. Dilerim ki; aynı şeyi
düşünüp sizinle kahkahalara boğulan dostlarınız olsun.. Çok şükür ki benim var.
Dilay’ım gerçekten iyi ki gitmişiz..
Tekrarını ilk fırsatımız da yapalım..
Kilitten umut bekleyenler var..
The Zongolopoulos Umbrellas
Beyaz Kule
Atatürk'ün doğduğu evde 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Töreni'ne katıldık.
T.C. Selanik Başkonsolosu ve Eşi
Kavala'da..