Oldukça gecikmeli bir yazı oldu. 2017 Ağustos’tan beri
yazacağım..
Geçerliliğini yitirecek millerim ile Aralık ayında almıştım
biletleri. Aldığımız biletler Brüksel gittiğimiz şehir Paris..
Asıl istediğimiz 1 gün Brüksel, 1 günde Brugge’de gezmekti.
Brüksel’de yaşayan çocukluk arkadaşım siz gelin ben sizi gezdireceğim Brugge’ye
de ben götüreceğim demişti. Tabi ki planladığımız gibi olmadı Selin’in eğitimi,
arkadaşımın izin alamaması bizim planımızı tamamen değiştirdi. Önce yine aynı
şehir için farklı tarihlere bilet bulamıyoruz ya dönüş uymuyor ya gidiş.. THY
ofisindeki bayan sağ olsun onun önerisi ile Paris’e gidelim dedik :)
Seyahate 20 gün kala bilet değiştirip tüm planı yenileyenler
olarak iki günde her şeyi revize ettik. Önce otel, sonra ulaşım, görülecek
yerler, mutlaka gidilecek noktalar.. Hava durumu takibi de önemli günde saat
saat değişen Paris havası..
İki gün kalıp döneceğiz diye kabin bagajlarımızla havalimanı
yolunu tutuyoruz.. Kontroller, free shopta takılmalar, uçağa geçiş, anonslar ve
yaklaşık üç saatlik uçuş sonra camdan Eyfel Kulesi bize merhaba dedi..
Merkeze en yakın olan Charles De Gallue’yi seçmiştim
havalimanından ulaşım sorunu yaşamamak için. Sorunsuz iniş, pasaporttan
geçişimiz sonrasında otele bavulları atıp şehri keşfe çıkmak istiyoruz.. Direkt
şehir merkezine giden RER B treni bizim gittiğimiz gün çalışmıyor.. ( Her zaman
şanslı olmuyorum tabi..) Bu sebeple, havalimanında çok sayıda görevli vardı.
Her biri yardımcı oluyor, Paris’in ana tren istasyonu Gare Du Nord’a gideceğimizi
anlatmaya çalıştık –ki zaten anladı bizi hemen.. Bilet almamıza yardımcı oldu
sonra tarif ettiği gibi bir trene bindik iki durak sonra indik yine görevliler
var ellerinde tabelalar ile yönlendiriyorlar.. Bu sefer otobüse biniyoruz.. Yaklaşık 20 dakika
süren otobüs yolculuğumuz sürdü ve bizi bir tren istasyonuna kadar getirdiler.
İnip Gare Du Nord’a giden trene bindik. Bu arada trene binmeden bize su ikram
ediyorlar. (Şaşırdım.. Kim dedi Paris’liler snob diye? )
Biraz yürüyüp 9. Bölgede olan otelimizi buluyoruz.
Eşyalarımızı bırakıp direkt sokağa atıyoruz kendimizi..
Otel Grevin Müzesi’nin yakınında, ilk keşfimiz sokağın
köşesindeki Le Creme de Paris.. Enfes krepler yedik.. Sabah kahvaltımızı bulduk
dedik.. Yürüyerek keşif benim tercihim olur. Çok yorgunsam ulaşım aracı
kullanıyorum genelde. Mesela sadece Ressamlar tepesine çıkarken metro
kullandık.
Sınırlı zamanınız varsa müzelerin açık olduğu tarihlere göre
plan yapmanızı öneririm. Hafta sonu için gidiyorsanız çoğu yer kalabalık oluyor
çünkü dünyanın en çok turistik ziyaret alan şehri Paris.
Hafta sonu kalabalık olur zaten çok sıra bekleriz Pazartesi
müze gezeriz dedik. Gitmek istediğimiz Orsay Müze’si Pazartesi kapalıydı.
Kapıdan geri döndük. Disneyland zaten ayrı bir plan isteyen gezi onu hiç
katmıyorum J
Louvre Müzesi’nde ki sırayı ben bi Vatikan’da gördüm bir de
burada.. İzdiham demek yerinde olur..
Eyfel Kulesi’ni hem gece hem gündüz görün derim. Biz gece
şarabımızı alıp plastik bardaklarımız ile önündeki parkta oturup karşımızda ışıl
ışıl parıldayan Eyfel Kulesi’ne karşı keyif yaptık..
Tekrar gider miyim?
Evet..
Çünkü göremediğim 3-4 yer kaldı.. ve tabi ki o muhteşem
krepleri tekrar yiyebilmek başlı başına bir sebep..
Paris’te;
Görün,
- Eyfel Kulesi (Hem gece, hem gündüz)
- Montmartre
- Sacre-Coeur Bazilikası
- Louvre Müzesi
- Arc de Triomphe (Zafer Takı)
- Champs-Elysees
- Notre Dame Katedrali
- Lüksemburg Bahçesi
- Jardin du Palais Royal
- Concorde Meydanı
- Escape Dali (Kapalıydı)
- Opera Binası
- Galeries Lafayette
- Moulin Rouge
- Pont Neuf (Sen nehri üzerindeki en eski köprü)
- Orsay Müzesi
- Pantheon
- Versay Sarayı
- Sen Nehri / Tekne gezisi
Yiyin,
- Krep (Her köşe başında mutlaka görürsünüz)
- Macaron
- Cafe Bonaparte (Uğramayadım)
- Le Relaise De L’Entrecote (Et seviyorsanız mutlaka uğrayın)
Ek olarak kırtasiye, oyuncak dükkanları çok şahane. Vitrini
renkli olan yolumun üstündeki her mağazaya baktım diyebilirim.
2.gidişimde mekan keşifleri için daha fazla zaman
ayıracağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder