6 Temmuz 2018 Cuma

Gittim, Gördüm - 3.kez Viyana




Yine yeniden Viyana…

2018’de gezmeye erken başladım..

2017 yılın sonlarında mecburi değişiklikler oldukça güzel keyifli tatiller yapmama sebep oldu.. İyi de oldu aslında yine 3.kez Viyana’yı keşfetmemi sağladı..

Son zamanlarda yaşadıklarımı bilen 17 yıllık dostum Sinem kızının pasaportunu değiştirmek için Viyana’ya gidecekmiş. Bana “nasılsa çalışmıyorsun biletini al 10 gün sonra gidiyoruz” dedi. Kalacak yer sorunumuz da olmadığı için olur dedim. (Ailesinin evine çöküyoruz.. Evet bildiğiniz eve çöküyoruz..) Sinem, Ada ve Ben..

Ayrı gitmeyelim diye bende uçak biletim Sabiha Gökçen’den aldım. Erken uçak saati demek benim için sabahın köründe evden çıkmak demek. Eniştem sağ olsun beni Taksim’e bıraktı Havabüs otobüsleri ile havalimanına gittim.

Dönüşümüzü Atatürk Havalimanı aldığımız için araç ile gitmem anlamsız olacaktı. Sinem’in annesi ve babası da bizi uğurlamaya geldiler.. Uçuş saatimiz gelince vedalaşıp ayrıldık biz pasaport geçişine onlar yazlığa. Zennur Teyzem “ayy keşke bende gelseydim sizinle” dedi ayrılırken.. Aklı bizde kaldı..

Uçakta yol boyu Sinem’le dedikodu yaptık.. Araya Ada’nın esprileri bilmeceleri girdi.. (Ön koltukta oturan teyzeyi ve amcayı biraz rahatsız etmiş olabiliriz.)

Pasaport kontrolünden geçip bavullarımızı aldık. Metin amcanın arkadaşı arabası ile bizi almaya gelmiş. Biz gelmeden her şeyimizi ayarlamış sağ olsun.

Ben yine Viyana’da ama başka bölgede oturan halamı ziyarete gittim. Gram bilmediğim Almancam ile.. Tramvay ve Metro kullanımını biliyorum daha öncede Sinem ile gitmiştik oradan hatırlıyorum. Fil hafızası var bende..

Apartmanı buldum kapıyı çalıyorum açan yok.. “Ayy sokakta kaldım” resmen dedim. Eniştem evdeymiş meğerse sağlık sorunları sebebi ile evden çıkmıyor çıkarsa da hastaneye gidip geri dönüyor.

Ben halama gitmeden önce “İstediğin bir şey var mı halacığım alıp göndereyim arkadaşım gelecek” dedim. “Yaaa kandırıyorsun beni geleceksin sen değil mi?” dedi. İşten ayrıldığımı gelebilmemin çok mümkün olmadığını söyleyince inandı :) (Kuzenim inanmamış o ayrı..)
Dolayısıyla kapıya geleceğimi bilmiyorlar.. Kapıyı da eniştemin üzerine kilitleyip dışarı çıkmışlar aradı eniştem koşarak gelmiş beni kapıda görünce tabi duygusallık tavan..
Benden sülale ile ilgili tüm bilgileri aldı :) Hediyelerini de çok beğendi. Kaç saat oturup konuştuk bilmiyorum ama kuzenim işten geldiğinde yemek yedik sonra beni Sinem’lerin eve götürdüler. Allah’tan anahtarım vardı eve sessiz sessizce girdim herkes uyurken.
Ertesi gün erkenden kalkıp pasaport için fotoğraf çektirip resmi daireye gideceğiz. Hemen üzerimi değiştirip uyku moduna geçiyorum..

Kahvaltı için Ströck’e gittik.. O bir haftada aldığım kilolar burada yediğim pasta ve tatlı çöreklerden..

Kurallar çok net Viyana’da.. Evrak eksikse gösteremiyorsan işlemi asla yapmıyorlar. İstanbul’dan bir evrak istediler. O geldikten sonra da bir tercüme bürosunda tercüme edilecek öyle getirilecekmiş. Ertesi güne kaldı işler. Biz de Viyana’yı turladık.. 

Gitmediğimiz yerleri, müzeleri gezdik. Buz pateni yapılan meydanı gündüz gezip ışıklandırmaların keyfini çıkarmak için akşam gelelim dedik.

Kelebek müzesini gezerken öğrendik kelebekler portakal ve muz seviyormuş. Sürekli tepsiler içerisinde dilimlenmiş muz ve portakallar vardı. Ada korkmasa sanırım üzerimize konan kelebeklerle gezecektik. O kelebeklerden, kelebekler ondan korkup kaçtı..

Akşam buz pateni yapıyoruz.. Sinem yılların tecrübesi ile vızır vızır kayıyor.. Ada deneyimli.. Ben acemi.. 

Sinem fotoğrafımı çekerken “harikalar yaratıyormuşçasına çek” dedim.. Penguen gibi adım adım kayarak pisti dolaştım. Sonra alışınca temkinli olmakla beraber biraz daha hızlandım. Kapanış saatine yakın pist karlanmaya başlayınca takıldım ve kapaklandım elbette.. Sinem “yine az düştün ben daha çok düşmeni bekledim” dedi :)

Ertesi gün Stephan Platz’da dolaşıp çok ama çok sevdiğim Julius Meinl’de kahve molası veriyoruz. Tam kahve tutkunları için.. İçerisi mis gibi kahve kokuyor.. Koskocaman kahve stantları çeşit çeşit kahve çekirdekleri.. İki paket Viyana Roast Kenya Fancy alıp hüzünle ayrıldım.. Sarı renkli kahve kutularından almayı da ihmal etmedim.. Sinem’e, Mehmet’e ve kendime..

Muhteşem yedi gün.. 3.Kez Viyana.. 4.’sü ne zaman kim bilir..?

İyi ki Sinem “Biz gidiyoruz hadi sende gel” demiş.. İyi ki…

17 yıllık dostluğumuza, güzel anılarıma katkıların için binlerce kez teşekkürler Sino..


Stephan's Dome 


Stephan's Dome Kuleden şehir manzarası 


 Stephansplatz

Bu heykel bir Aziz’in ayakları altında ezilen Osmanlı askerine ait 
:( 


En sevdiğim Cadde Kohlmarkt 
ve sonunda Hofburg İmparatorluk Sarayı



Avusturya Milli Kütüphanesi
(İnanılmaz derecede büyüleyici ve çok çok iyi korunmuş tüm eserler)

Hundertwasserhaus 



17 yılı devirmişiz..



Kelebek Müzesi

Kohlmarkt caddesinde en sevdiğim mağaza..
(her geldiğimde vitrin farklı oluyor)


Ve vazgeçilmezimiz 1516..

Masalın sonunda beyaz atlı Prens..


* Seyahatleri geç yazdım. Gezmekten fırsat bulamadı dersiniz.. Yayınladığım Paris ve Viyana seyahatlerini de yeni ofisten yazdım.. İşe başladım ve evet iznim yok.. Bu tam bir dram oldu :) yine de plan yapıyorum tabii..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

7 Gece 8 Gün İtalya.. Araba ile Roma’dan Milano’ya… / I.Bölüm

  Zamanında yazmadığım için şimdi tüm seyahatleri arkası arkaya yazacağım.. * Oldukça uzun bir yazı bölümlere ayırdım  7 Gece 8 Gün İtalya.....