Yine yeniden Viyana…
2018’de gezmeye erken başladım..
2017 yılın sonlarında mecburi değişiklikler oldukça güzel
keyifli tatiller yapmama sebep oldu.. İyi de oldu aslında yine 3.kez Viyana’yı
keşfetmemi sağladı..
Son zamanlarda yaşadıklarımı bilen 17 yıllık dostum Sinem
kızının pasaportunu değiştirmek için Viyana’ya gidecekmiş. Bana “nasılsa
çalışmıyorsun biletini al 10 gün sonra gidiyoruz” dedi. Kalacak yer sorunumuz
da olmadığı için olur dedim. (Ailesinin evine çöküyoruz.. Evet bildiğiniz eve çöküyoruz..) Sinem, Ada ve Ben..
Ayrı gitmeyelim diye bende uçak biletim Sabiha Gökçen’den
aldım. Erken uçak saati demek benim için sabahın köründe evden çıkmak demek.
Eniştem sağ olsun beni Taksim’e bıraktı Havabüs otobüsleri ile havalimanına
gittim.
Dönüşümüzü Atatürk Havalimanı aldığımız için araç ile gitmem
anlamsız olacaktı. Sinem’in annesi ve babası da bizi uğurlamaya geldiler.. Uçuş
saatimiz gelince vedalaşıp ayrıldık biz pasaport geçişine onlar yazlığa. Zennur
Teyzem “ayy keşke bende gelseydim sizinle” dedi ayrılırken.. Aklı bizde kaldı..
Uçakta yol boyu Sinem’le dedikodu yaptık.. Araya Ada’nın
esprileri bilmeceleri girdi.. (Ön koltukta oturan teyzeyi ve amcayı biraz
rahatsız etmiş olabiliriz.)
Pasaport kontrolünden geçip bavullarımızı aldık. Metin
amcanın arkadaşı arabası ile bizi almaya gelmiş. Biz gelmeden her şeyimizi
ayarlamış sağ olsun.
Ben yine Viyana’da ama başka bölgede oturan halamı ziyarete
gittim. Gram bilmediğim Almancam ile.. Tramvay ve Metro kullanımını biliyorum
daha öncede Sinem ile gitmiştik oradan hatırlıyorum. Fil hafızası var bende..
Apartmanı buldum kapıyı çalıyorum açan yok.. “Ayy sokakta
kaldım” resmen dedim. Eniştem evdeymiş meğerse sağlık sorunları sebebi ile
evden çıkmıyor çıkarsa da hastaneye gidip geri dönüyor.
Ben halama gitmeden önce “İstediğin bir şey var mı halacığım
alıp göndereyim arkadaşım gelecek” dedim. “Yaaa kandırıyorsun beni geleceksin
sen değil mi?” dedi. İşten ayrıldığımı gelebilmemin çok mümkün olmadığını
söyleyince inandı :) (Kuzenim inanmamış o ayrı..)
Dolayısıyla kapıya geleceğimi bilmiyorlar.. Kapıyı da
eniştemin üzerine kilitleyip dışarı çıkmışlar aradı eniştem koşarak gelmiş beni
kapıda görünce tabi duygusallık tavan..
Benden sülale ile ilgili tüm bilgileri aldı :) Hediyelerini de çok
beğendi. Kaç saat oturup konuştuk bilmiyorum ama kuzenim işten geldiğinde yemek
yedik sonra beni Sinem’lerin eve götürdüler. Allah’tan anahtarım vardı eve
sessiz sessizce girdim herkes uyurken.
Ertesi gün erkenden kalkıp pasaport için fotoğraf çektirip
resmi daireye gideceğiz. Hemen üzerimi değiştirip uyku moduna geçiyorum..
Kahvaltı için Ströck’e gittik.. O bir haftada aldığım kilolar burada yediğim pasta ve tatlı çöreklerden..
Kahvaltı için Ströck’e gittik.. O bir haftada aldığım kilolar burada yediğim pasta ve tatlı çöreklerden..
Kurallar çok net Viyana’da.. Evrak eksikse gösteremiyorsan
işlemi asla yapmıyorlar. İstanbul’dan bir evrak istediler. O geldikten sonra da
bir tercüme bürosunda tercüme edilecek öyle getirilecekmiş. Ertesi güne kaldı
işler. Biz de Viyana’yı turladık..
Gitmediğimiz yerleri, müzeleri gezdik. Buz pateni yapılan meydanı gündüz gezip ışıklandırmaların keyfini çıkarmak için akşam gelelim dedik.
Gitmediğimiz yerleri, müzeleri gezdik. Buz pateni yapılan meydanı gündüz gezip ışıklandırmaların keyfini çıkarmak için akşam gelelim dedik.
Kelebek müzesini gezerken öğrendik kelebekler portakal ve muz seviyormuş. Sürekli tepsiler içerisinde dilimlenmiş muz ve portakallar vardı. Ada korkmasa sanırım üzerimize konan kelebeklerle gezecektik. O kelebeklerden, kelebekler ondan korkup kaçtı..
Akşam buz pateni yapıyoruz.. Sinem yılların tecrübesi ile vızır vızır kayıyor.. Ada deneyimli.. Ben acemi..
Sinem fotoğrafımı çekerken “harikalar yaratıyormuşçasına çek” dedim.. Penguen gibi adım adım kayarak pisti dolaştım. Sonra alışınca temkinli olmakla beraber biraz daha hızlandım. Kapanış saatine yakın pist karlanmaya başlayınca takıldım ve kapaklandım elbette.. Sinem “yine az düştün ben daha çok düşmeni bekledim” dedi :)
Ertesi gün Stephan Platz’da dolaşıp çok ama çok sevdiğim
Julius Meinl’de kahve molası veriyoruz. Tam kahve tutkunları için.. İçerisi mis
gibi kahve kokuyor.. Koskocaman kahve stantları çeşit çeşit kahve
çekirdekleri.. İki paket Viyana Roast Kenya Fancy alıp hüzünle ayrıldım.. Sarı
renkli kahve kutularından almayı da ihmal etmedim.. Sinem’e, Mehmet’e ve
kendime..
Muhteşem yedi gün.. 3.Kez Viyana.. 4.’sü ne zaman kim bilir..?
İyi ki Sinem “Biz gidiyoruz hadi sende gel” demiş.. İyi ki…
17 yıllık dostluğumuza, güzel anılarıma katkıların için binlerce kez teşekkürler Sino..
Stephan's Dome
Stephan's Dome Kuleden şehir manzarası
Stephansplatz
Bu heykel bir Aziz’in ayakları altında ezilen Osmanlı askerine ait
:(
En sevdiğim Cadde Kohlmarkt
ve sonunda Hofburg İmparatorluk Sarayı
Avusturya Milli Kütüphanesi
(İnanılmaz derecede büyüleyici ve çok çok iyi korunmuş tüm eserler)
Hundertwasserhaus
17 yılı devirmişiz..
Kelebek Müzesi
Kohlmarkt caddesinde en sevdiğim mağaza..
(her geldiğimde vitrin farklı oluyor)
Ve vazgeçilmezimiz 1516..
Masalın sonunda beyaz atlı Prens..
* Seyahatleri geç yazdım. Gezmekten fırsat bulamadı dersiniz.. Yayınladığım Paris ve Viyana seyahatlerini de yeni ofisten yazdım.. İşe başladım ve evet iznim yok.. Bu tam bir dram oldu :) yine de plan yapıyorum tabii..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder