Hobilerim
arasında gittiğim şehirlere tekrar gitmek var diyeceğim..
Her gittiğimde
başka arkadaşlarımla program yaparsam olacağı bu. !
Yıl sonunda
yanacak uçuş millerimi değerlendirmem gerek diyorum arkadaşıma.. “Tamam
değerlendirelim Amsterdam yapalım” diyor.. Uçak biletinin tarihini
kesinleştirip 3 kız gideceğiz 3 gün kalıp döneceğiz.. Planımız bu ve tabi
ki uymuyoruz J
Çünkü seyahat ekibi kişi oluyor.. Nasıl mı? Anlatıyorum..
Gideceğimiz tarih
Mart ortası.. Konuştuğumuz zaman Aralık başı.. Çok soğuk olur, donarız diyor
aman termal tayt/çorap filan alırız ne olacak deyip birbirimizi gazlıyoruz. Ben
ve Nurten kesinleştirdik, onun eski iş yerindeki kız arkadaşı gelemiyor ama bu
konuşmayı duyan diğer arkadaşı Emrah “o gelmezse ben geliyorum” deyip gruba
dahil oluyor. İkisi Pegasus ile uçuyor ben mil kullanımı sebebiyle THY ile.. Bu
arada düşük talep dönemi olduğu için ekonomi sınıfı yerine aynı mil tutarında
business yapalım diyor çağrı merkezindeki kız… Ahhh çok tatlısın bebeğim..
Biletlemeyi ve ödemeyi yapıyorum biletim mailimde.. Bileti aldığımız tarih 29
Aralık..!
Yılbaşını tüm
kuzenler toplanıp, en büyük kuzenim Burçin ablamın evinde kutluyoruz. Gece
yarısından sonra ben eve döneceğim, dönerken de Anıl Serdar’larda kalacağı için
“bizde geliriz seninle abla ama dur önce yengemi arayıp yeni yılını kutlayayım
belki sabah bana kuymak yapar” deyip sırıtıyor.. Yapar tabi ki yapmaz mı?
Telefonu kapatırken bana göz kırpıyor sabah sizdeyim geç kalkma diye de ekliyor..
J
Evlere
dağıldık.. Sabah uyanmış arıyor ekmekleri ve simitleri alıp geliyormuş.. Ben
masayı hazırlamıştım oturduk yiyoruz bi ara durup baktım, “Sana bir şey
söyleyeceğim eğer uyarsa sana gel” dedim. Amsterdam biletimi gösterdim.. İki
saniye durdu “hemen bilet fiyatına bak, geliyorum” dedi. Masada krize girdik.. Adam
iki saniyede karar verdi.. Daha hızlısı yok.. Vizeyi ve bileti hallediyor ekibe
dahil oluyordu..
Yanında Serdar
“Bende geliyorum beni de ekle” dedi. Bizim “Sen git önce nişanlından izin al,
gelemezsin” diye dalga geçtik.. Ertesi gün bombayı patlattı. “İzin almama gerek
yok artık, alınmış bir biletim var farkını verelim şehri değiştir, cidden bende
geliyorum” dedi.. Serdar’ da vizeyi hallediyor ekibe dahil oluyordu..
Bir sonraki gün
Nurten ile konuşuyoruz.. “Kızım biz üç kız gideceğiz diye Eykan’ı almadık ona
da söyleyelim o da gelsin madem her şey değişti söyleyelim uyarsa gelir” dedi.
“Ben eminim kesin gelir” dedim.. Ve evet gruba Eykan’da dahil oldu. Biletini
aldı vizesi zaten vardı..
Bu yazdıklarım
4-5 gün içerisinde oldu. Gitmeden önce toplanıp tanışalım dedik. Ekipte herkesi
tanıyan bir bendim. Diğerleri birbirini biliyor ama tanışmıyorlardı. Bir grup
kurduk tabi ki.. Tüm yazışmalar artık oradan yapılıyordu. Sonra 2.buluşmayı
yapalım bir hafta sonu dedik benim 24 Şubat Cuma akşamı 4’ten 4’e Ocakbaşı’nda
yer ayırttık. Mekan abimizin mekanı zaten.. Enfes mezeler, kebap ve etler ile
yedik ama iyi yedik.. 25’i de doğum
günüm J Anıl’ım
bana pasta almış (yaşlanıyorum yahu ne kutlaması?)
Artık 10 gün
sonra havalimanında görüşürüz deyip ayrılıyor o gece ekip. Hava durumu
kontrolleri sonrasında son gün bavula ne kadar kalın eşya varsa onları alın
dedim. Rüzgarlı Amsterdam bizi zorlar..
Ben, Anıl,
Serdar ve Eykan Atatürk Havalimanı’nda buluşacağız.. Eykan erkenden gelip
restauranta çökmüş vokta-red bull siparişini vermiş.. Siz takılın ben Lounge
geçiyorum deyip onları bırakıyorum. J
Kahvaltımı
yapıp, Türk kahvemi içiyorum uçak saatini beklerken kitabımı okuyorum..
Boarding saati gelince de gazetemi alıp kapıya gidiyorum. Önce business
yolcularını alıyorlar ama ben kuzenlerimi bırakmam onlarla sıraya giriyorum J Uçağa birlikte biniyoruz ben sola onlar
sağa dönüyor.. Koltuğuma kuruluyorum, çantamdan kitaplarımı ve gözlüğümü
çıkarıyorum o 3,5 saat başka türlü geçmez.. Yanım boş sanıyordum meğer
değilmiş.. 40’lı yaşlarda Hollanda’lı.. Yayılmışım resmen.. Çantamı kitaplarımı
adamın koltuğundan alıyorum mahcup olup.. O ise gülüyor turuncu ayakkabılarımı
görüp “Ayakkabılarını sevdim” deyince bende gülmeye başlıyorum.. Kitaplarımı
gözlüğümü orta deske koyup gazetemi açıyorum..
İkram edilen
taze portakal suyumu yudumluyorum.. Uçak pist başına ilerliyor ve sonrasında
havalanıyoruz.. Çok geçmeden içecek bir şey alıp almayacağımızı sorup kahvaltı
seçeneklerini sunup siparişleri alıyorlar.. Ben sade kahve isteyip seyahat
öncesinde menü seçimimi yaptığımı söylüyorum. Hemen kontrol ediyoruz diyor
kabin amiri. Diğer yolculara geçiyor.
Bende Kürk
Mantolu Madonna’ya başlıyorum.. Hollandalı seyahat arkadaşım Mr.Portakal, diğer
kitabı da göstererek “Oooo iki kitap hızlı okuyorsun” diyor.. Gözlüğümü
gösterip “bu olmadan çok zor” diyorum yine gülüyoruz J
Arkadan
çocuklar ne yaptı bilmiyorum. Uçağa bindiğimizde önlerinde denk gelen üç kızla
bayağı samimi olacaklar gibiydi.. Onlarda o çene varken zaten aksi mümkün
değil..
Kahvaltı servisi
başlayacak ama önce sıcak havlu servis ediliyor.. Miss gibi..Sonra kahvaltı..
Kabin ekibi kendi bölümlerinde özel örtüleri ile tepsileri hazırlayıp direkt
masaya getiriyor. Ben az yağlı menüyü seçtiğim için (kahvaltıda pek farketmiyor
ama) çırpılmış yumurta ve su böreği kısmını es geçip,
peynir-salatalık-domates-zeytin dörtlüsünün yanında extra meyve tabağımla mutluyum.
Ardından Mozarella peyniri üzerinde haşlanmış tavuk göğüs servis ediliyor..
Keyifle yiyorum.. Portakal suyum ve kahvemde var oohh miisss…THY beni
şımartıyor.. Kahvaltı bitiminde tekrar içecek ikram ediliyor kahve istiyorum
kabin amiri dilerseniz Türk kahvesi yapabilirim diyor.. Hiç hayır der miyim?
Önce Türk kahvemi sonra büyük fincanda getireceğini söylüyor.. Mr Portakal o
sırada o da koltuğunu yatak pozisyonuna alıyor iyi uykular diyorum o da göz
kırpıyor.. Kitabıma dönüyorum..
Nerdeyse 2 saat
geçmiş kitabın yarıdan fazlasını okumuşum.. Arkaya çocukların yanına gideyim
diyorum.. Kalktım ama Mr.Portakal uyuyor, adam 1.90, koltuğu komple yatak
yapmış yatmış. Koridora çıkmak için üzerinden atlayacağım. 5-6 sn düşündüm. Ne
kadar rezil olabilirim ki? Sanki uyanacak dedim bir bacağımı attım ve adam
uyandı.. Hayattaki şansım! Tam olarak 3 saniye…! O kadar rezil olabildim işte.
Benim gözler
fırlama noktasında! Eminim yüzüm kıpkırmızı! En şapşal halimle sadece
“Sorry..!” diyebildim.. Kahkaha attı “No Problem” dedi.. Diğer tarafa döndü
uyumaya devam etti.. Adamlar rahatlar yahu..
Arkaya çocukların
yanına gidiyorum muhabbetleri keyifleri yerinde biraz takılıp geri yerime
dönüyorum.. 1 saat kalmış inişe ben elimdeki kitabı bitirip ikincisine
başlıyorum.. İniş için alçalmaya başlamadan bir kahve daha istiyorum.. Mr.
Portakal’da uyanıyor o da kahve istiyor..
Sarsıntısız
iniş, körüğe yanaşma, toparlanma sonrası Mr. Portakal ile birlikte çıkıyoruz
kibar adam yahu.. Pasaport sırasında bizim ekibi bekliyorum arkada sıradalar..
Sıra bana geldiğinde polis kabinine ilerledim. Kaç gün kalacağımı, ne sebeple
ve kimle geldiğimi sordu. En son sorusunu cevaplarken gülerek arkadaşım ve
kuzenlerim deyip arka sırada bizim ekibi gösterdim.. J (söylesem yapmazlar) ben onları
gösterince üçü birden ellerini kaldırıp el sallamaya başladı polis kahkahalarla
gülüyor. Pasaportuma damgayı vurup iyi eğlenceler diledi..
Bavul sırasında
toplaşıyoruz. Nurten ve Emrah Pegasus ile geliyorlar inişlerimiz aynı ama
onları farklı kapıdan yönlendirmişler daha erken çıkmışlar. Tren biletlerimizi
kiosklardan alıp trenimize biniyoruz istikamet Dam meydanı..
Meydandan otel
yürüme mesafesi ile en fazla 15-20 dakika. Biz de yürüyoruz. Zaten hepimizde
kabin boy içinde de çok bir şey yok. Ben sadece ek olarak boş bir valiz ile
geldim. Derin’in yazlık alışverişleri için.. J
Otele giriş, harita
teminleri işaretlemeleri ve planlamaları kısa sürdü. İstikamet Dam Meydanı..
Geldiğimiz yolu
geri yürüyoruz. Ortak bir mekan belirleyip dağılıyoruz. Ben fotoğraf çekeceğim
deyip ayrıldım herkes yapmak istediği neyse onu planladı. Akşam otele dönerken resepsiyondaki
görevlinin önerdiği cafeye gidip apple pie yiyelim dedik. O saate kadar serbestiz..
Dam Meydanı’na
gelene kadar sokakları dolaşarak geldik, oradan gündüz gözü ile red light (gece
daha renkli tabii), kanallar, köprüler ben yürüyüp fotoğraf çekmeyi tercih
ettim.
Ekip New York
Pizzaya çöktü.. Dilim pizza satıyorlar ve gerçekten çok lezzetli. Ayaküstü
atıştırmalık için ideal.. Hemen yanında Rene’s Croissants’te minik vanilyalı
lokmalıklar var şiddetle alın diğer çeşitli kekler çöreklerden, kruvasanlardan,
tartlardan da yiyin.. (3 kg.almanız garanti J)
Akşam 20:00
civarı buluşup Winkel 43’e gidiyoruz.. Resepsiyondaki görevli en iyisi o
demişti. “Ne kadar iyi olabilir ki?” demiştim. O kadar iyiymiş…! Asla ama asla
uğramadan dönmeyin. Çok şey kaçırırsınız..! Benden söylemesi..
Herkes birer
porsiyon sipariş verdi.. Bu arada saat 21:30-22:00 arası filan. Ben diyetteyim.
Apple pie ise tereyağlı..! Hiç tereyağı kokmuyor, baskın tarçın tadı çok iyi
dengelemiş, üst hamur kıtırlığı çok kıvamında, içindeki üzümler hamuru
sulandırmamış.. (Vedat Milor gitse yeminle aynı yorumu yapardı hahahaha J)
Ben Serdar’ın
yiyemediği kalan parçayı gömüyorum… J asla pişman değilim…
Otele nasılsa
yürüyeceğiz yakarım ben o kalorileri yarında yürüyeceğiz nasılsa.. J Otele varıp odalara dağılıyoruz sabah
kahvaltıda buluşmak üzere..
Erken uyanıp
inen Serdar ve Emrah.. Ardından biz Nurten’le katılıyoruz hemen arkamızdan Anıl
geldi.. Eykan ortada yok..! Adam ancak hazırlanıyor.
En büyük köşe
masayı parselledik. Altı kişiyiz zaten sığmayız başka masaya. Nasılsa vaktimiz
var diye rahat rahat kahvaltımızı yapıyoruz. Öğlene doğru çıkıyoruz otelden.
Bugün ise planımız Vondelpark, Van Gogh Müzesi,Rijksmuseum, Heineken,
Bloemenmarkt.. Hangisi duruma göre uyarsa dediklerimiz. Ben önceki gelişimde
gördüğüm için zorunluluk yok J
Soğuk hava,
sert rüzgar tüm planlarımızı alt üst etti diyebilirim. “Because of Anıl”
tespitimiz çok doğru çıktı. Adamın yüzünden her şey aksi gidiyor.
I Am Amsterdam
yazısında mola veriyoruz.. Fotoğraflarımız çekip soğuk havada sıcak bir şeyler
içip tatlı atıştırmak için listemde ki cafelerden birine gidiyoruz.. De Laatste
Kruimel’de soluklanıyoruz.. Tatlıları farklı farklı sipariş veriyoruz ki
birbirimizden tırtıklayalım J Sıcak büyük boy kahvelerimiz ile mutluyuz..
Dinlendikten
sonra herkes dağılıyor.. Ben ise soluğu Primark’ta alıyorum.. (Bu hastalığa
beni Sinem bulaştırmıştı..) Giderken yolumun üzerinde Albert Heijn var.. Market
aslında ama buradaki daha küçük mini market gibi.. White Twix gördüm ne kadar
varsa kutuyu komple aldım J
Primark ise 6
katlı filan.. en üst kattan aşağı doğru indim. Tahmini 3-4 saat sürdü gezmem..
İlk başta çocuk bölümünü biraz temizledim J Derin’imin yazlık t-shirt, mayo-bikini,
şortları tamamlandı.. Hep diyorum o doğduktan sonra önceliklerim değişti
benim..
Kendime de 5-6
parça bir şeyler aldım annemi de es geçmeyip ödemeleri yapıp çıktım.. Poşetleri
gören Serdar “Derin’e aldın değil mi?” dedi J
Akşam yemeği
için bir restaurant bulmuştum. Gittik ama rezervasyon yaptırmadığımız ve
kalabalık olduğumuz için maalesef orada yemek yiyemedik.. “Ben yarın dönmeden
gelir yerim” diyorum.. Bir başka pizzacıyı görüp buraya girelim diyorlar oraya
gidiyoruz. Yorgunluktan ölmeden otele gidelim istiyorum.. Otele dönüş yolunda
bu kadar güleceğimi, otele geldikten sonrada gülmekten ağlayacağımı hiç
düşünmemiştim…
Yorgun olanlar
odalara.. Pili bitmemiş olanlar tekrar dışarı çıktı.
Sabah gecenin
raporunu aldık tabiii.. J
Toparlanıp
valizleri de bagaj odasına aldılar. Biz akşama kadar rahat rahat dolaştık. Bloemenmarkt’a
uğrayamadığımız için lale soğanlarını dönüş günü alıp tekrar bir primark yaptım
J
Meydanda takılmak isteyenler kaldı.. Ben ilk gün gidemediğim Cannibale Royale
restaurantta yemek yemeden dönmem dedim ve gittim burgerimi yiyip Weissbeer’imi
içtim.
Biraz ara
sokaklarda dolaşıp fotoğraf çektim.. Ekibin yanına gittiğimde tatlı yemeğe
gideceğimi sonrada otele gideceğimi söylediğimde Serdar’da benimle geleceğini
söyledi. Ekibin kalanını orda bıraktık biz Pulk Amsterdam’a geçtik. Yine harika
kekleri pastaları olan bir cafe daha.. İkişer kahve içip iki farklı pasta
yiyoruz..
Frambuaz ve
yabanmersini marmelatlarımla peynirlerimi aldım.. Ablamın ve yıllarca
Amsterdam’da yaşayan kuzenimin en sevdiği tuzlu yeşil şerit şekerlerden
alıyorum. Gece uçağına daha çok var deyip rahat rahat takılıyoruz.. Dönüş saati
yaklaşınca Uber kesin çözüm diyoruz elimizde valizlerle tren zor olur diye..
Araç geliyor ve havalimanın yolunu tutuyoruz..
Ağlayana kadar güldüğüm seyahat olarak tarihe
geçsin bu kısacık tatil..
Dönüş uçağında
arkamdaki öküz yüzünden uyuyamadım.. Uyuyamayacağımı anlayınca da kabin
amirinden sade kahve istedim. Hemen getirdi sağ olsun.. Yemek servisi istemeyip
uyuyanlardan mı olsam dedim ama “az yağlı yemek seçiminizde deniz mahsülleri
var efendim” diyen kabin amirine sarılasım geldi.. Nasıl gülümseyerek baktıysam
artık “çok seviyorsunuz anlaşılan” dedi.. “Oldukça fazla” Jumbo Karides, füme somonlu başlangıç
tabağımı alıp arkama taşlanıp keyifle yiyorum.. Ardından buharda pişmiş
sebzeler ile levrek geliyor.. “Araba kullanacağım ama beyaz şarap alayım” diyorum
“Fransız ikram ediyorum” diyor.. Bense minnetle bakarak “Lütfen…” diyorum..
Keyifle
yemeğimi yiyorum.. Servisimi alırken 2.şarabı teklif edeceğim ama araba
kullanacaktınız size sade kahve kahve ikram edeyim diyor.. İşini severek
yaptığı çok belli. Uçağa bindiğimizde sade kahve istemiştim unutmamış.. Kısa
süre sonra gelen kahvemi yudumlayıp yarım kalan kitabımı çıkarıp inişe kadar
bitiririm diyorum.. (Bitirdim de)
Sorunsuz
inişimiz pasaporttan hızlıca geçişimizle free shopta takılıyoruz.. Cafe Creme
aromalı purolarımdan 2 kutu daha stokluyorum.. Çikolatalarım ve viskiler ile
alışverişim tamam..
Uykusuzluk
neymiş yahu.. Eve gider uyurum nasılsa iş yok.. Önce Anıl’ı bırakıp bizde eve
gidiyoruz… Sevim’ciğim uyumamış beklemiş beni.. Bavulu bırakıp hemen duşa
giriyorum.. Saçımı kurutup direkt yatağa…
Derin gelmiş
beni uyandırıyor.. 3 gün görmemişim nasıl özlemişim.. “Bana neler aldın?” la
başlıyoruz artık seyahatlerin dönüşünde konuşmaya artık.. En çok sevdiği ise
bavulu kendisinin açması J
Amsterdam’da,
Görün,
Kanallar
Dam Meydanı
Van Gogh Müzesi
Rijksmuseum
Müzesi
Red Light
Vondelpark
Bloemenmarkt
Kraliyet Sarayı
Heineken
Experience
Madame Tussauds
Müzesi (bütçeme pahalı geldiği için girmedim 21€ gidecekseniz online bilet alın
sıra beklemiyorsunuz. https://www.madametussauds.com/amsterdam/en/ )
Rembrandtplein
Kalverstraat (alışveriş için)
Yel değirmenleri için tekrar geleceğim… J
Yiyin,
Cafe Winkel 43 (Kesinlikle)
De Laatste Kruimel
Cannibale Royale (akşam gidecekseniz mutlaka rezervasyon yaptırın 3 tane
restaurantları var)
Pluk Amsterdam
De Koffieschenkerij
New York Pizza
Rene’s
Croissants
Back to Black
The Pancake Bakery,
De Koffieschenkerij
De Laatste Kruimel
Winkel 43 - Apple Pie
Cannibale Royale
Pulk Amsterdam
I am Amsterdam
Dam Square
Pulk Amsterdam
Winkel 43'te 2.siparişleri verelim mi diye düşünürken..
Vondelpark
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder