Vize bitti..
Euro aldı başını gidiyor. Yurt içi tatillere dönelim..
“Hadi
gidelim” diyen birini hiç geri çevirmedim.
Perşembe günü
konuşup “Gitsek mi?” diyen arkadaşıma Cuma öğlen bavul hazırlatıp saat 16:30’da
yola çıkartan biriyim.. Gelip ofisten beni aldı direkt bizim eve.. Benim araba
ile Tekirdağ üzerinden Geyikli feribot iskelesine gideceğiz..
Yolda bi
kahve içtik, birde Ünal Peynircilik’te tost yedik hiç uzun mola vermeden çıktık
yola devam ediyoruz… Aaaa yok yok Ayçiçek tarlalarında fotoğraf çektirmek için
eziyet ettim biraz :)
Tam gün batımı, muhteşem ışık, sarı
ayçiçekler bir ben eksikmişim.. Tablo tamamlandı..
Gelibolu-Lapseki
arasından geçiş yapalım dedik. Ben genelde Eceeabat-Çanakkale veya Kilitbahir –
Çanakkale yapıyorum.. Bu sefer değişiklik olsun dedik. Demez olaydık. Böyle bir
sıra yok! Yandex navigasyonda beni aradan çıkardı, tır sıkıştırınca yoldan
çıktım adam yol verdi sıraya bildiğin kaynak yaptım kornalar filan falan… Baya
abi olaylı yolculuk yaptık.
Gemi hareket
etti yolculuk bitti ama gemiyi yanaştıramadı kaptan.. İki kez açıldı tekrar
yanaştı. En az bir saat sırada kaybettik, yarım saatte geminin yanaşması ile
gitti ve biz 00:00’da olan son Bozcaada feribotunu 40dk. ile kaçırdık. Ek sefer de yok.. (-ki yolda 3 farklı numaradan arayıp yoğun talep varmış gibi göstermelik
hareketler yapmadık değil..)
Feribot
gitmiş biz iskelede kaldık. Arkadaşım ile birbirimize bakıyoruz.. “Ne yapalım
sabahlarız bizde” dedim.. Plajın cafesinde ikişer bir içtik tavla oynarken..
Söylememe gerek yoktur sanırım 2 mars 1 oyun ile tabi ki ben kazandım.
Fenerium’dan Kemal Atatürk imzalı t-shirt’ine iddaya girmiştik.
Saat olmuş
02:30 biz tuzlu fıstık kemirip bira içiyoruz.. Adam kapatıp gidecek gidemiyor
çünkü tek feribotu kaçıran biz değiliz herkes oturuyor :)
Kalk gidip
arabada uyuyalım dedim. Sığamadı koskoca arabaya aldı yorgan gibi havlusunu
plaja gitti. Hayır bizde ki akıl arabada iki kişiyiz birer ceket, yelek, sweat
filanda almamışız.. Hiç aklımıza gelmemiş demek ki.. Bende havlumu şalımı alıp
gittim şezlonglarda uyuyacağız.. Yattık.. Tabii yine şezlong ta tek uyuyan biz
değiliz.. Üzerimize çiğ yağıyor.. Ben “arabaya gidiyorum soğuk burası
uyuyamadım” diyerek sıcak arabada uyuma keyfini çıkarttım. Aradan 2-3 saat
sonra cam tıklatılıyor ki kapı açılsın üşüyenler gelsin diye.. Kıyamadım açtım
kapıyı geldi ön koltukta kıvrıldı uyudu. Bense arkada yayıldım..
Sabah seslere
uyandım.. Online feribot bileti alanlar konuşuyorlar şu sıra buradan giriş..
Sen işini garantiye al Pınar al biletini dedim telefondan bilet seçimlerini
yaptım ödeme kısmına geldim, bir amca 07:00 feribotuna bilet kalmamış oğlum
dedi duydum “o son bileti ben alıyorum amca” demedim :D
Feribot
binişlerini sıraya göre alıyorlar. Siz işinizi garantiye alın biletinizi
internetten alın..
Online bilet ve
sefer saatleri için http://www.gdu.com.tr/ ‘yi ziyaret edebilirsiniz.
Feribotumuza
binip adaya geçiyoruz.. Ada sokakları boş Selma Teyze’nin bağ evine gidiyoruz
direkt.. Selma Teyze Arzu’nun İstanbul’dan komşusuymuş. Ellerinde büyüdüm
diyor.. Arzu yolu tarif ediyor ve evi buluyoruz.. Sessiz sessiz girdik bahçeye
kimse yok.. Uyuyan varsa da rahatsız etmeyelim dedik. Terasta duran şezlonglara
bakıp “Ben yatarım kahvaltıya uyandır beni” dedim :)
Manzara
muhteşem.. Bazen gözlerini kapatıp olmak istediğin yerde olmak istersin ya..
İşte tam olarak o manzaraydı.. Şezlonga uzandım ama uyuyamadım :) 10-15 dk sonra Selma Teyze geldi.
Kısa özetlerle kahvaltımızı hazırladık hep birlikte. Nasıl nefes almadan nasıl
yediğimi anlatmıyorum. Reçelleri efsane. Hepsini kendi yapıyor.
İnternette
olumsuz yorumlar gördüm.. Pek inanamadım.. Ben memnun ayrıldım.. Tabii bu
tamamen kişilerin beklentisi ile ilgili. Ben, bize veya konaklayan diğer
ailelere karşı hiç olumsuz bir davranış görmedim.
İletişim
bilgileri;
TENEDOS ASMA
BAĞEVLERİ
Selma KIRBAŞ -
0532 294 1251
E Mail : selma.kirbas@gmail.com
Kahvaltımızı
yapıp hazırlanıyoruz.. Ayazma Plajı’na arkadaşların yanına gidiyoruz. Yer var
ama şezlong en önemlisi şemsiyelerin hepsi dolu.. Arzu sandalyeleri alalım
kızların şemsiyeye kaynak yaparız planlarıyla bense şu çantaları atalım denize
girelim derdindeyim :)
Sandalyeleri
almış gelmiş minnoşum. Kızların şemsiyeye çökerken yan şezlonglar boşa çıkınca
oraya çöktük hemen. Biraz bilgi paylaşımı yaptık :) yan grubun sigara yakamama sorunun çözdü yedek çakmağını
vererek canım arkadaşım..
Arzu
kahvaltıyı hafif yapınca “ben öğle yemeğine kızlarla Vahit’in Yeri’ne giderim”
dedi. “Ben uyurum çok yedim zaten kahvaltıda sen git” dedim. Biraz vakit
geçince kızlarla yemeğe gittiler. Yan grup 5 kişi her biri birer posta gidip
soğuk bira alıyor. Geri geldiğinde uyuyan varsa torbayı sallayarak şişeleri
birbirine çarptırarak ses çıkartıyor arkadaşını uyandırıyor.. Sonra patırtı
gürültü şakalaşmalar akşama kadar böyle devam etti. Ben elimde kitap ama
dibimde oldukları için duyuyorum tüm konuşmaları.. Yine çakmakları kayboldu ve
bulamadılar :) biri "istesene" diyor, diğeri "oğlum kız
kitap okuyor böleyim mi şimdi" diyor.. Dönüp baktım ikisi de sırıtıyor :) çantadan çıkarttım uzattım..
“Yaa işte
kusura bakmayın, böldük sizin keyfinizi de, kaybetti arkadaş herhalde
bulamıyoruz” üç kişi aynı anda konuşuyor hangi birine bakacağımı şaşırdım..
Dördüncüsü sigara uzattı “kullanmıyorum teşekkürler” dedim. Bir diğeri bira
uzattı laf lafı açtı tatillerden muhabbet sardı.. Sonra deniz gidenler, uyumayı
seçenler oldu bende kitaba geri döndüm sonra bir ara uyudum..
Kaç saat geçti
bilmiyorum Arzu geldi. Bildiğin küfelik.. Ne ara o kadar içmiş olabilir diye
düşündüm. Bayağı içmiş.. “Ben bi denize gideyim soğuk iyi gelir” dedi gitti.
Yan ekip yine yeni biraları almış bana da ikram ediyorlar soğuk kalması için
çanta ile geldi.. Bu markada eşantiyon çantası normalde vermediklerini biliyorum
çantayı nereden aldığını sordum. Büfeden geçici olarak veriyorlarmış. “İsteseniz
de vermiyorlar” dedi. “Biliyorum aynı grupta, aynı binadayız” dedim ve pişman
oldum.. Beşi birden soru yağmuruna tuttu. Hangi birine cevap vereceğimi
şaşırdım.
O anda
uzaklardan bi ses “Pinaaarrrr aşkiitooomm” nasıl bakış attığımı tahmin
edebilirsiniz diye düşünüyorum.. Arzu’nun kızların ön tarafa geçtiğini bizde
oraya gidelim demek için Belgin Doruk / Hülya Koçyiğit koşuşu ile bana doğru
koştuğunu gördüm… Görmez olaydım.. Hemen müdahale edip onu yolladım.
Bende
toparlandım kızların yanına gittim. Akşam rüzgar güllerinin orada şarap keyfi
için plan yaptık. Plajdan ayrılırken 5’li ekibin yanından geçiyoruz hepsinin
birden dönüp bana “iyi akşamlaaarrrr” demesi sonra birinin “yarında buradayız”,
bir diğerinin “yarın görüşürüz” demesi.. Arzu’nun bana bakışları ve “Lan sen
bunlarla ne ara tanıştın?” diye sorması.. Benim dönüp “yaa biz yarın dönüyoruz
İstanbul’a” demem ve hepsinin “Aaaa gidiyor musun?” yakarışları.. Bunların
hepsi 60sn. de olanlar.. Arzu’nun kolumdan çekiştirip düş önüme diyerek
çekiştirmesi ve sürüklemesi ikinci 60sn. içerisinde… :)
Bağ evine
gidip duşumuzu alıp şaraplarımız,bardaklarımız, soğuk buzluğumuzla gün batımını izlemeye rüzgar güllerinin olduğu yere doğru yoldayız.. Mahşeri kalabalık,
arabayı oldukça uzağa park edip yürüyoruz.. Evlilik teklifine şahit olduk :) hava bulutlu olunca gün batımının
ihtişamını göremedik ama rüzgar güllerini arkamıza alıp fotoğraflarımızı
çektik.. Karanlık çöktüğünde ayrıldık oradan.. Ekip eğlenceli olunca saatin
nasıl geçtiğin anlamıyorsun..
Dönüşte akşam
yemeği için Tayyare Pizza’ya uğruyoruz.. Üç tane kocaman pizza söyleyip
yiyoruz.. Tek kelime ile efsane.. Mutlaka uğrayın derim.. (Sezon sonu
kapatıyorlarmış Eylül ayında kapalı olursa şaşırmayın)
Merkeze
iniyoruz çay kahve faslına geçelim dedik.. Çınaraltı Cafe’de kahve içelim
dedik.. Bize denk geldi diye düşünüyorum kahve berbattı. Geri gönderdik
yenisini istedik. Kötünün iyisi..
Hediyelik
eşyalara bakıyoruz ben dağ kekiklerinden aldım yarın sabah daha fazla vaktimiz
var diye.. Geç saatte artık uyuyalım diyerek bağ evine dönüyoruz.. Gökyüzü o
kadar net, yıldızlar o kadar parlak ki büyük pufları alıp terasa kendimizi de
puflara atıyoruz.. Daha önce yıldızları böyle izlememiştim. Muh-te-şem..
Sabah öğlene
doğru uyandık yine enfes reçeller ile kahvaltımızı yaptık. Öğleden sonra
toparlanıp limana gidip feribot sırası bekleyeceğiz. Sıraya girmeden alış-veriş
yapalım dedik. Dolaştık kurabiye, zeytinyağı, şaraplarımızı aldık ben daha önce
Asos’tan şile bezi gibi bir elbise almıştım. Bulursam yine alırım demiştim. 1-2
mağazaya baktım iki elbise beğendim kararsız kalınca almadım. Oysa böyle bir
durumda ikisini de alırdım :) Neyse
listemizi tamamladık otoparktan arabayı alıp sıraya gireceğiz.
Rezervasyonlu
çalışıyorlar. Önerim; adaya gittiğinizde dönüşünüz için mutlaka iskelede
rezervasyon yaptırın dönüşte kafanız rahat olsun. Biz yaptırmadan bahtımıza ne
çıkarsa dedik kuyruğu görünce keşke dememiş olaydık dedik. 63. Rezervasyonsuz araç
biziz. Saat 14:00 civarı. Feribot 60-70 araç alıyor, yarısı rezervasyonlu
yarısı sıradan. Bu; bizim 3.veya 4. Feribota bineceğimiz anlamına geliyor.. 17:00
garanti diyorum (saat başı feribot olduğu için). Sıra zamanı geldikçe
ilerliyor, Arzu yine kendine arkadaş buldu sandalyesini açtı oturup muhabbet
ediyor :) (değişik bu yaa.. cidden değişik)
3 saat
bekledik, feribota biniş sırasında artık 2.aracız. Saat 16:00 araç alımını
kapattılar bizde arabayı kilitleyip çarşıya indik tekrar. Çiçek pastanesinden
dondurma yiyeceğim aklımda kalmış :) ondan
bundan 5 top aldım kız şaşkın şekilde bana bakıyor. “Bu bitsin yine alacağım kapının
önündeyim” dedim. Güldü. Halbuki ciddiydim. Elimdeki bitti içeri girdim; Limonlu,
Lavantalı (-ki Ef-sa-ne), Bal-Badem ve Böğürtlenli aldım. Feribot kalkış saati
yaklaştı diye yavaş yavaş yürüyoruz. 3-4 sıra arkamda olan aracı görünce ek
sefer koydular anlaşılan dedim.. (yoğunluğa göre yapıyorlarmış) Bizim sıra
gelince yönlendirdiler 17:15’te hareket
etti feribotumuz. Eve dönüş yolculuğumuz başladı..
Yolda bol bol
konuştuk. Dostum diye söylemiyorum çok çok uzun bir süre olmadı tanışalı Arzu
ile 5 seneyi geçti ama çocukluk arkadaşım kadar yakınım diyebilirim. Her zor
zamanda yardımınıza koşacak, en mutlu anlarınızı daha da mutlu hale getirmek
için çaba gösterecek insanlar olsun istersiniz ya bir Arzu’nuz olsun derim. Nam-ı
diğer “Duygusal Panda”
Biz “Lan
gerizekâlı” ile kahkahayı basarak başlar “Lan iyi ki varsın”la bitiririz
günümüzü. Ama harbiden “İyi ki varsın Zuzu”..
Hadi gidelim
dediğimde tereddüt etmeden hadi gidelim dediğin için sonsuz teşekkürler..
1,5 günde
Bozcaada’yı gezemezsiniz. Bizim ki bir delilikti zaten amacımızda “Aaaa bu
olmadı, yetmedi bir daha gelelim” diye bilmek içindi.
Önerilerim,
- Feribot biletlerinizi internetten alın,
- Zamanınız varsa geze geze gidelim diyorsanız Tekirdağ üzerinden gidebilirsiniz ama tavsiyem Çanakkale – Biga yolu üzerinden gitmeniz.Direkt Geyikli Feribot iskelesine geçin
- Tekirdağ yolundan gidecekseniz.. Gelibolu-Lapseki (çok yoğun, çok sıra oluyor), Eceabat-Çanakkale (çok yoğun), Kilitbahir-Çanakkale (tavsiyem bu olur 1.en kısa mesafe 10dk yolculuk sürüyor, 2.doldur-boşalt çalışma düzeni var, 3.özel şirket seferleri kendileri belirliyor. Dönüşte bu yolu seçtik)
- Adaya inince dönüş için rezervasyonunuzu yaptırın.
- Gitmeden önce belirlediğiniz restaurantlara rezervasyonunuzu yaptırın.
- Ayazma plajına gidecekseniz erken gidin şemsiyesiz kalmayın.
- Rüzgar güllerinde gün batımı için buzluğunuz şaraplarınız ve kadehleriniz yanınızda olsun. Şal/rüzgarlık almayı unutmayın ciddi esiyor..
Bozcaada’da,
Görün,
(Listemde
olanları yazıyorum, hepsine gidemedim elbette tekrar gelmek için bir sebep
olsun değil mi ama?)
- Bozcaada Kalesi
- Rum Mahallesi
- Ayazma Manastırı
- Şarap fabrikaları (bir sonraki gelişte gideceğim)
- Polente Feneri ve Rüzgar Gülleri
- Akvaryum Koyu ve diğer plajlar (bir sonraki gelişte gideceğim)
Yiyin;
- Tayyare Pizza
- Sandal Restaurant
- Vahit’in Yeri
- Çiçek Pastaevi (Dondurma)
- Veli Dede Fırını
- Çınaraltı Cafe (kahvelerin kötü olması bize denk geldi sanırım söyledik hemen değiştirdiler, biz kahve içtik ama börkleri çok başarılıymış)
- Rengigül Konukevi (Kahvaltı)
- Shelter Coffee
Tadı
damağımda kalan en kısa seyahatim oldu. Tekrarını bağ bozumuna denk getirip
gitme planları içerisindeyiz.
Fırsat yaratıp
gidin, pişman olmazsınız..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder